Dünyada globalleşen ekonomi ve gelişen uluslararası ticaret dolayısyla birbiriyle ticaret yapan firmalar arasında hukuki problemlerin çıkması da kaçınılmaz oluyor. Özellikle malını veya hizmetini ihrac eden Türk firmaları aradaki ticari ilişkiden dolayı alacaklarına kavuşamayınca işletmelerini devam ettirmekte zorlanıyorlar.
Ticari hayatta olduğu gibi bireyler arasındaki şahsi ilişkilerde de aynı sorunların yoğun olarak yaşandığını söyleyebiliriz. Özellikle Almanya’da yaklaşık 3 milyon Türk insanının yaşadığı, bunların Türkiye’deki malları, yatırımları ve akraba ilişkileri dolayısyla devamlı bir borç alacak ilişkisi içerisinde olduklarını düşünürsek alacak verecek problemlerinin çıkması doğal olarak karşılanır.
İşte bu yazımızda borçlusu Almanya’da bulunan Türkiye’deki hem ticari hem de şahsi alacakların nasıl tahsilatının yapıldığını Alman hukuku uzmanı ortaklarımızın verdiği bilgiler doğrultusunda izah etmeye çalışacağız.
Herşeyden önce belirmek isteriz ki, Alman hukuk sisteminde Türk hukukunda olduğu gibi ayrı bir İcra Kanunu bulunmamaktadır. Alacakların takibi Alman Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (Zivilprozessordnung) hükümlerine göre yürütülmektedir. Bu hükümler hem ticari hem de şahsi alacaklar için geçerlidir.
Ancak burada gerek ticari gerekse şahsi alacakların Türkiye’de bir mahkeme hükmüne (İlâm) bağlanıp bağlanmadığına, Almanya’daki borçlunun özel hukuk tüzel kişisi (Şirket, dernek gibi) veya gerçek şahıs mı olduğuna göre ayrım yaparak izahat daha faydalı olacaktır.
TÜRKİYE’DEN HERHANGİ BİR MAHKEME İLÂMINA DAYANMIYAN ALACAĞIN TAHSİL PROSEDÜRÜ
Burada aynen Türk hukukunda olduğu gibi iki yol izlenebilir. Yani ya ilamsız takip diyebleceğimiz Mahnverfahren ya da direk mahkemede alacak davası açılması gibi.
Mahnverfahren (İlâmsız takip usulü) ile takip
Almanya’daki şirketle ticaret yaptınız ancak Türkiye’de dava açmadınız. Ancak elinizde ticaret yaptığınıza örneğin mal gönderdiğinize dair konişmentolar ve borçlu şirket adına düzenlediğiniz faturalar, açık hesap çalıştığınızdan cari hesap dökümleriniz var.
Ya da Almanya’daki bir akrabanıza, arkadaşınıza, eski iş ortağınıza Türkiye’de iken bono, çek, poliçe, adi veya noter senedi ile borç para verdiniz, ancak borçlu Almanya’ya geldiğinden ve Türkiye’de de malvarlığı olmadığından alacağınıza uzun zaman kavuşamadınız.
İşte bu hallerde Almanya’da ayrı bir icra dairesi olmadığından kendisine mahkeme kanalıyla ödeme emri gönderilir. Borçlunun bu ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra 2 hafta içerisinde itiraz hakkı vardır. İtiraz etmez ise kendisine bu defa icra emri (Vollstreckungsbescheid) gönderilir. İcra emrine karşı da 2 hafta içerisinde itiraz etmezse icra takibi kesinleşir ve borçluya haciz (Pfändung) işlemi yapılabilir.
Şayet borçlu bu verilen 2 hafta içerisinde itiraz ederse konu kendiliğinden mahkemeye taşınmış olur. Ancak bu durumda icra takibi geçici olarak devam eder ve mahkeme kararı beklenir.
Borca itiraz halinde Türk icra iflâs hukukunda düzenlenen icra inkâr taminatı Alman hukukunda düzenlenmemiştir.Borca itiraz dolayısyla herhangi bir tazminata hükmedilmez.
Alacak davası yolu ile takip
Mahkeme ve takip masrafları açısından Mahnverfahren (İlâmsız takip usulü) tercih edilse de borçluya çok uzun zaman kazandırdığından doğrudan yetkili ve görevli mahkemede borçluya karşı alacak davası açılması da tercih edilebilir. Özellikle borçlunun borca itiraz edeceği kesin biliniyorsa bu yola başvurulması tercih sebebidir. Almanya’da görülecek alacak davası da Türkiye’de görülen alacak davalarında izlenen yolla sonuçlandırılır ve bir ilama bağlanır.
TÜRK MAHKEMESİNCE VERİLEN BİR İLÂMA DAYALI ALACAKLARIN ALMANYA’DA TAKİBİ
Bu ihtimalde elimizde Türk mahkemesince verilen ve kesinleşen bir mahkeme ilamı mevcuttur ve alacağımız bir yargılama sonucu tespit edilmiştir. Bu defa elimizde alacağımızın takibi yönünden kuvvetli bir delil vardır. Ancak buradaki sorun Türk mahkemesinin verdiği karar ayrı bir ülke ve hakimiyet alanı olan Alman makamlarını bağlamaz. Türk mahkeme ilamının Almanya’da geçerli olması için Alman mahkemesince bu kararın tanınmasına tenfizine (Exequaturverfahren) karar verilmesi gerekir.
İşte Alman Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun (Zivilprozessordnung) 722 inci maddesi gereğince yabancı bir mahkemenin kararının Almanya’da icrası ancak görevli ve yetkili mahkemece tanınmasına ve tenfizine karar verilmesiyle mümkündür.
Burada alacak Türk mahkemesi kararı ile kesinleştiği için ihtiyati hacizden de söz etmekte fayda var. Borçlunun malvarlığını kaçırma ihtimali veya bankadaki parasını çekmesi gibi gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkemeden Alman Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 845 inci maddesine göre ihtiyati haciz (Vorpfändung) istenebilir. İhtiyati haciz kararı için Alman hukukunda iki şart aranmaktadır. Birincisi mevcut kesinleşmiş Türk mahkemesi kararı gibi alacak hakkının bulunması. İkincisi ise ihtiyati haciz istemine haklı bir sebep. (Örn: Bankadaki mevduata bloke konulmaması halinde tanıma tenfiz davası ve icra takip prosedürünün başlamasından sonra borçlunun parayı çekebilmesi ve alacağın karşılıksız kalacağı gibi)
İhtiyati haciz konulduktan sonra yukarıda bahsedilen prosedürün bitmesiyle ihtiyati haciz, icrai hacze çevrilir ve para tahsil edilebilir.
Alman mahkemesinde Türk mahkemesinin kararının tanıma ve tenfizinin yapılabilmesi için alacağa veya tazminata konu Türk mahkeme kararının kesinleşmiş olması ve kararı veren mahkemenin bağlı bulunduğu Adalet Komisyonundan Apostille şerhi alınması ile birlikte tüm bunların Türkçeye tercüme edilmesi gerekmektedir.
Yapılacak yargılama neticesi verilecek tanıma tenfiz kararını takiben icra takibi başlatılıp borçluya doğrudan icra emri gönderilir.
MAHKEME İLAMINA DAYANSIZ VEYA DAYANMASIN ALMANYA’DA ALACAĞIN TAHSİLİ İÇİN ÖNCELİKLE NE YAPILMALI?
Yukarıda izah ettiğimiz şekillerde Almanya’daki borçluya karşı icra ve mahkeme prosedürünü işletebiliyoruz. Ancak bu prosedürlerden önce Türkiye’deki alacaklı bize vekaltname verdiğinde borçlunun mal kaçırma durumu sözkonusu değilse biz doğrudan ilamsız veya ilamlı icra takibi yolu tercih etmiyoruz.
Bu nedenle öncelikle Türkiye’deki alacaklının bize borçlu hakkında T.C. vatandaşı olup olmadığı, Türkçe bilip bilmediği (ileride açılabilecek dava için), ikametgah bilgileri, medeni durumu, geliri ve malvarlığı olup olmadığı, şirket ise nerelerde faaliyet gösterdiği gibi bilebildiği tüm bilgileri vermesini talep ediyoruz.
Bu bilgiler ışığında borçlu adresine ödeme konusunda ihtarname çekilir ve verilen sürede borçlunun tepkisi ölçülüp, alacağın tahsilatı konusunda anlaşmaya varılmaya çalışılır. Türkiye’deki alacaklının kendisinden alacağını tahsil edemeyeceğini düşünen borçlular genellikle avukattan gelen böyle bir ihtarname ile hakkında Almanya’da da hukuki takibatın yapılabileceğini anlayıp borcu ödeme yolunu seçebiliyorlar. Bu şekilde alacaklı daha kısa zamanda alacağına ulaşma şansını yakalıyor.
Alacak herhangi bir vadeye bağlanmamış ise aynı zamanda bu ihtarname ile borçlu temerrüde düşmüş oluyor.
Çekilen ihtarname borçluya ulaşmamışsa yani borçlunun adresi değişmiş ise Alman yetkili dairelerinden borçlunun yeni adresi tespit edilip, yeniden ihtarname gönderilir.
Bu ihtarnameye rağmen borçlu ödemeye yanaşmazsa o zaman yukarıda izah ettiğimiz ilamlı veya ilamsız icra yoluna başvurulur.
ALMANYA’DA HER BORÇLUDAN TAHSİLAT YAPILABİLİR Mİ?
Türkiye’de olduğu gibi Almanya’da da icra ve haciz kuralları sıkı kurallara bağlanmıştır. Türkiye’de yapılan icra takibi sonunda borçlu şirket veya gerçek şahsın malvarlığı yoksa tahsilat imkanın bulunmadığı gibi aynı şey Almanya için de geçerlidir. Zira alacağa ancak borçlunun malvarlığından devlet kudreti kullanılarak ulaşılabilir.
Ancak Almanya’da Türkiye’deki zorluğa ilave olarak borçlu şirketlerin ve gerçek şahıs olan kişilerin iflas etmesi sözkonusudur. Bu da her borçludan tahsilat yapılamayacağı anlamına geliryor. Özellikle Türk hukukunda bulunmayan şahsi iflas müessesesi bu durumu daha da zorlaştırıyor.
Malvarlığı olan ve halen faal borçlu şirketlerden tahsilat konusunda fazla sorun yaşanmazken iflas etmiş veya faaliyetlerine devam etmeyen durağan şirketlerde tahsilat imkanı zorlaşıyor.
Kısaca gerçek kişilerden hangi hallderde tahsilat yapmanın zor olduğunu maddeler şeklinde sıralarsak;
- Borçlu şahsi iflas vermiş ve şahsi iflas süresi dolmamış ise (3-7 yıl arasında değişiyor)
- Borçlu Alman devletinin belirlediği asgari yaşam geliri sınırında veya altına bir gelire sahipse,
- Borçlunun sahip olduğu mallar üzerinde başka alacaklıların ipotek hakları varsa,
bu borçludan icra yolu ile de olsa tahsilat yapmak oldukça zordur.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Türk İcra İflas Kanununa göre hakkında yapılan icra takibi neticesi hiçbir malvarlığı bulunmayıp aciz duruma düşen borçlu dolayısyla alacaklıya verilen borç ödemeden aciz belgesi ile 10 yıl içerisinde borçlunun yeniden gelir etmesi , malvarlığı edinmesi üçüncü kişilerden hakkının doğması, miras kalması hallerinde olduğu gibi her zaman tahsilat imkanı doğduğu gibi, Alman hukukuna göre de böyle bir alacak borçlu için 30 yıl boyunca takip edilip tahsilat imkanı doğurabiliyor.
Almanya’daki bir borçludan alacağınız varsa ve bu alacağı tahsil etmek istiyorsanız bize iletişim bilgilerinden ulaşabilirsiniz.
Av. Şerif Yılmaz