Av. Şerif YILMAZ

TÜRK HUKUKUNDA VATANDAŞLIĞIN MİRASÇILIK SIFATINA ETKİSİ

Türk miras hukukunda prensip olarak mirasçılıkta birkaç istisna dışında vatandaşlığın bir önemi bulunmuyor. Ancak Türkiye’de miras bırakanın geriye bıraktığı bir taşınmaz mal varsa yabancı uyruklular için bazı sınırlandırmalar bulunabiliyor.

Bu nedenle mirasçılık sıfatının kazanılmasını vatandaşlık durumuna göre ayrı ayrı ele alacağız. Bu anlamda iki grup söz konusu olacaktır; Türk mirasçı ve yabancı mirasçı.

Türk vatandaşlarının mirasçılığı

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası miras ve mülkiyet haklarını temel insan hak ve özgürlüklerinden sayıp güvence altına almıştır. Anayasanın 35. maddesi herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğunu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceğini hüküm altına almıştır.

Bu nedenle her Türk vatandaşı bu haklara sahiptir. Mirasçılık belgesinde mirasçı sıfatıyla yer alan her Türk vatandaşı sınırlandırma olmaksızın Türkiye’de geriye bırakılan taşınır taşınmaz mallara mirasçı olabilir. Vatandaşlığın belirlenmesi yetkisi ise T.C. İçişleri Bakanlığına aittir.  (TVK md. 36/3)

İdari veya adli bir makamın bir kişinin Türk vatandaşlığı konusunda tereddüdü olursa bunu belirlemek üzere T.C. İçişleri Bakanlığından sorması gerekir.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki, miras bırakanın ölümü tarihinden sonra Türk vatandaşlığına geçilmesi halinde Türk vatandaşı gibi mirasçılık sıfatı kazanılamaz. Zira Türk Medeni Kanunu’nun 575. Maddesi gereğince miras bırakanın ölümü anında yani miras açılırken kişi Türk vatandaşı değil, yabancı vatandaş veya vatansızdır. Türk vatandaşlığını miras açıldıktan sonra almıştır.

Miras bırakanın yabancı uyruklu, mirasçının ise Türk vatandaşı olması Türkiye’deki miras malları açısından mirasçılık sıfatının kazanılmasında etkili değildir. Türk vatandaşı mirasçı yabancı uyruklu miras bırakanının Türkiye’de geriye bıraktığı miras mallarına hiçbir sınırlandırma olmadan sahip olabilir.

Birden çok vatandaşlığa sahip kişilerin mirasçılığı

Yabancı bir veya birden çok ülke vatandaşlığı yanında aynı zamanda Türk vatandaşı olanlar zaten Türk vatandaşı oldukları için sadece Türk vatandaşlığına sahip vatandaşlarla aynı miras haklarına hiçbir sınırlandırma olmadan sahip olurlar. Bunlar açısından hiçbir sorun yoktur.

Mavi kartlıların mirasçılığı

Doğumla Türk vatandaşı olup daha sonradan Türk devletinden izin alarak yabancı bir ülke vatandaşlığına girenlerle bunların 3. dereceye kadar alt soylarına mavi kartlılar denir. (TVK md. 28) Bunlar için 2013 yılından itibaren Türk vatandaşlarına özgü aile kütüğünden ayrı olarak Mavi Kartlılar Kütüğü oluşturulmuştur.

Türk vatandaşlığından çıkma belgesinin bu insanlarımıza imza karşılığı teslimi ile Türk vatandaşlıklarını kaybederler ve kayıp tarihinden itibaren yabancı muamelesine tabi tutulurlar. (TVK md.27)

Lâkin mavi kartlılar Türk vatandaşlarına özgü seçme ve seçilme, muafen araç veya ev eşyası ithal etme haklarına sahip olmadıkları gibi askerlik hizmetini yapma yükümlülükleri de yoktur. Bunların dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. Dolayısıyla mirasçılık açısından Türkiye sınırları içerisinde Türk vatandaşı gibi kabul edilirler.

Kısacası mavi kart hakkı sahipleri de Türk vatandaşlığına sahip vatandaşlarla aynı miras haklarına hiçbir sınırlandırma olmadan sahip olurlar. Bunlar açısından da hiçbir sorun yoktur.

Türk vatandaşlığı iptal edilenler, vatandaşlığı kaybettirilenlerle vatandaşlıktan çıkartılanların mirasçılığı

Türk vatandaşlığının iptali, çeşitli sebeplerle kaybettirilmesi veya vatandaşlığın ıskatı (vatandaşlıktan çıkartılma) söz konusu olabilir. Bu durumda bu kişilerin mavi kart hakkı da olmadığından bunlar yabancı muamelesi görürler.

Dolayısıyla aşağıda açıklayacağımız gibi bu kişiler Türkiye’deki taşınmaz mallar açısından Tapu Kanunu’nun 35. maddesi gereğince vatandaşı oldukları ülke ile Türkiye arasında karşılılık (mütekabiliyet) sınırlamasına tabi olarak miras hakları olacaktır.

Türkiye’de azınlıklara mensubu olanların mirasçılığı

24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Anlaşmasına göre Türkiye’de bulunan ve Müslüman olmayan Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler Türk vatandaşı azınlık olarak kabul ediliyor. Uluslararası anlaşmalarla bu azınlık grupların sosyal, kültürel ve dini özgürlükleri teminat altına alınmıştır.

Zaman içerisinde özellikle Yunanistan’ın Türk vatandaşlarına veya Yunanistan’daki Türk asıllı azınlığa uyguladığı miras ve toprak edinme haklarına ilişkin kısıtlamalar ve uygulamalar nedeniyle karşılılık esasına göre Türkiye’de yaşayan Rum azınlığa uygulamada da aynı kısıtlamaların olması gerekip gerekmediği tereddüt oluşturuyor.

Yunanistan’ın zaman zaman bu uygulamalarına rağmen Türk Devleti, Türk vatandaşı Rumlara aynı uygulamaları yapmamıştır. Zira bu azınlıklar Türk vatandaşı olduklarından onlara hem mülkiyet hem de miras hakkını devamlı olarak vermiştir.

Fakat 1923 Lozan Anlaşmasına göre Yunanistan’daki Türk asıllı azınlıkların Türk vatandaşlığı bulunmadığından bunlar mirasçı olma ve mal edinme açısından yabancı statüsündedirler.

TÜRK VATANDAŞI, ÇİFTE VATANDAŞ VE MAVİ KARTLILARIN TÜRKİYE’DE MİRASÇILIK HAKLARI FARKLI MI? Video için lütfen tıklayınız!

 

Yabancı uyrukluların mirasçılığı

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35. Maddesine göre mirasçılık belgesinde mirasçı sıfatıyla yer alan yabancı uyrukluların da Türkiye’de miras hakkı bulunuyor.  Bu hakkın keyfi olarak yok edilmesinin veya sınırlandırılmasının önüne geçmek için ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabileceği anayasal güvence altına alınmıştır.

Ancak yabancılar açısından miras yolu ile Türkiye’de mal edilme hakkı yönünden bazı sınırlandırmalar getirilmiştir.

Bu açıdan bakıldığında konunun daha iyi anlaşılması açısından öncelikle Türk hukukuna göre yabancı kimdir, anayasa tarafından verilen bu miras ve mülkiyet hakkında hangi sınırlandırmalar var sorularının cevaplanması gerekir.

Miras hukuku açısından kimler yabancıdır?

Akademik alanda Devletler Hukuk Enstitüsünün 1982 yılında Cenevre’de yaptığı toplantısında da kabul edildiği gibi genelde “Bir devletin ülkesinde bulunan ve o devletin vatandaşlığını iddiaya hakkı olmayan kimse’’ yabancı olarak tanımlanıyor.

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre ise “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi” yabancı olarak tanımlanmıştır.

Bu anlamlarda bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti’yle vatandaşlık bağı bulunmayan kişi mülteci, ikincil koruma sahibi, vatansız ve başka bir ülke vatandaşı ise Türk hukuku açısından yabancıdır.

Elbette buradaki tanım tanınan haklar yönüyle değil vatandaşlık bağına göre yapılmıştır. Bu tanımın istisnası ise yukarıda da izah edildiği gibi doğumla Türk vatandaşı olan ancak Türk devletinden izin alarak yabancı bir ülke vatandaşlığını alan kişi ile bu kişinin üçüncü dereceye kadar alt soyu yani mavi kart hakkı olanlardır. (TVK md.28)

Yine yukarıda da değinildiği gibi daha önceden Türk vatandaşı olup Türk vatandaşlığı iptal edilenler, vatandaşlığı kaybettirilenler veya vatandaşlıktan çıkartılanlar da ister başka ülke vatandaşı olsunlar isterse vatansız kalsınlar Türkiye’de yabancı hükmüne tabi tutulurlar. Zira haklar yönünden bunların mavi kart hakkı da bulunmamaktadır.

Kısacası Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan Türk vatandaşları, Türk vatandaşlığı yanında birden çok vatandaşlığa sahip çifte vatandaşlar ile haklar yönünden Türk vatandaşının haklarını kullanmaya devam eden mavi kartlılar dışında kalanlar Türkiye’de mirasçılık sıfatı kazanmada yabancı olarak muamele görürler.

Yabancı uyruklunun mirasçılığında bilinmesi gerekenler

Yabancı uyruklunun mirasçılığının belirlenmesinde mirasa ilişkin bir yabancılık unsuru girdiğinden birkaç ana kuralı bilmekte fayda vardır.

Türk Medeni Kanunu’nun 575. Maddesine göre miras, mirasbırakanın ölümüyle açılır ve mirasbırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir. Yani mirasbırakanın geriye bıraktığı terekenin durumu, mirasçılara intikali, mirasın iktisabı, paylaştırılması, mirasçılık sıfatının kazanılması tamamen mirasbırakanın ölümü anında geçerli olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Bu kurallar daha sonradan bir kanunla değiştirilse bile kanunlar geriye yürümeyeceğinden ölüm anındaki mevzuat hükümlerine göre mirasçılık sıfatı belirlenir.

Konumuz açısından baktığımızda ise bir mirasçının vatandaşlığı ölüm anındaki vatandaşlık durumuna göre belirlenir. Miras bırakanın öldüğü tarihte mirasçı Türk vatandaşı, çifte vatandaş veya mavi kart hakkı sahibi değilse yabancı muamelesine tabi tutulur. Şayet mirasçının miras açıldığında vatandaşlığı konusunda idari veya adli mercilerin bir tereddüdü olursa vatandaşlık durumunun belirlenmesi için T.C. İçişleri Bakanlığına sorup açıklığa kavuşturması gerekir. (TVK md. 36/3) Yani mirasbırakanın ölümü anında yabancı statüsünde olan bir mirasçı ölümden sonra Türk vatandaşlığını alsa bile ölüm anında yabancı vatandaş olduğundan yabancı mirasçı muamelesine tabi tutulur.

Diğer bilmemiz gereken konu ise miras konusunda yabancılık unsuru girdiğinde   27.11.2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 20. maddesinin 1 ve 2 numaralı fıkralarına bakmamız gerekir. Bu maddeye göre miras ölenin millî hukukuna tâbidir. Ancak Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanmak zorundadır. Ayrıca mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.

Bu düzenlemeye göre hangi ülkede ölürse ölsün şayet mirasbırakan ölümü anında örneğin Alman vatandaşı ise Alman miras hukukundaki kurallar, Türk vatandaşı, çifte vatandaş veya mavi kartlı ise Türk miras hukuku kuralları uygulanacaktır. Fakat örneğin Alman miras bırakanın geriye mirasçılarına bıraktığı mal Türkiye’de arsa, konut, işyeri, tarla gibi taşınmaz bir mal ise bu halde mutlaka Türk miras hukuku kuralları uygulanacak, para, ziynet eşyası gibi taşınır mallara ise Alman hukuku uygulanacaktır. Mirasbırakanın geriye bıraktığı malvarlığı ister taşınır mal isterse taşınmaz mal olsun şayet mal Türkiye’de ise mirasın açılması sebepleri, iktisabı ve taksimi Türk hukukuna göre belirlenecektir.

Yine aynı kanuna göre mirasa ilişkin Türkiye’de açılacak davalar ölenin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, son yerleşim yerinin Türkiye’de olmaması hâlinde terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesinde görülür. (MÖHUK md. 43)

Miras hukukunda yabancı uyruklunun yasal mirasçılığı ve sınırlandırmalar

Yukarıda sıraladığımız kanuni düzenlemelere göre mirasbırakanın vatandaşlığı ister yabancı ister Türk olsun şayet Türkiye sınırları içerisinde geriye bıraktığı taşınmaz mal varsa Türk kanunları uygulanacak. Lâkin dikkat edilirse bu sadece taşınmaz miras malları içindir. Bu nedenle yabancı uyruklu bir mirasçı mirasbırakan ile soybağını ispatlaması (evlat edinilenler dahil) ve kanuni mirasçısı olması halinde Türkiye’deki para, ziynet eşyası gibi tüm taşınır mallara hiçbir sınırlandırma olmadan mirasçı olabilir ve bunlara sahip olabilir.

Taşınmaz mallar açısından baktığımızda ise Türk hukuku uygulanacağından Türk mevzuatında yabancı mirasçı için bir sınırlandırma olup olmadığına bakmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında 22.12.1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35. Maddesindeki yabancıların Türkiye’de mal edinmeleriyle ilgili düzenlemesindeki sınırlandırmalarla ilgili ikili bir ayrım yapmak gerekiyor.

Bu nedenle 22.12.1934 tarihinden 18.05.2012 tarihine kadarki düzenlemeler ile 18.05.2012 tarihinden bugüne kadar olan ve halen yürürlükteki düzenlemeleri ayrı ayrı incelemek gerekir.

22.12.1934-18.05.2012 tarihleri arasındaki düzenlemeler

22.12.1934 tarihinden 18.05.2012 tarihine kadarki düzenlemelerde genel olarak sınırlandırma yabancının uyruğunda olduğu devletin Türk vatandaşlarına o ülkede miras yolu ile mal edilme hakkı verip vermediğine göre değişmektedir. Yani karşılılık (mütekabiliyet) ilkesine göre yabancıya miras yolu ile mal edinme hakkı veriliyor veya verilmiyor.

Bu karşılıklık şartı ilk defa 28.05.1927 tarihli ve 1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanun’un 1/1 maddesiyle getirilmiştir.

Karşılıklık uygulaması yabancının uyruğundaki ülke ile Türkiye arasında ikili veya çok taraflı uluslararası anlaşma hükümlerine, o ülkede kanuni bir düzenleme varsa bu kanun hükümlerine veya anlaşma veya kanuni düzenleme olmamasına rağmen o ülkenin Türk vatandaşlarına bu hakkı fiilen verip vermemesine göre belirleniyor.

Yabancı gerçek kişilerin Türkiye’de taşınmaz mal edinmesi veya miras olarak o malı alabilmeleri Tapu Kanunu’nun 35. Maddesine göre kanuni sınırlamalara uyulmak ve karşılılık olması kaydı ile mümkündü. Yani yabancının ülkesiyle karşılılık bu maddeye göre aranıyordu.

Bu karşılıklık esasına göre örneğin Yunanistan’ın, Arap Ülkelerinin, özellikle Suriye Arap Cumhuriyeti’nin veya SSCB, Arnavutluk, Yugoslavya, Romanya, Polonya, Macaristan, Bulgaristan gibi sosyalist ve komünist ülkelerdeki otoriter devletlerin Türk vatandaşlarına kanunen veya fiilen miras ve mülk edinme hakkı vermemesine karşın bu ülke vatandaşlarına miras hakkı vermekle birlikte taşınmaz mala malik olmaları yasaklanmıştır.

Tapu Kanunu’nun 35. maddesinde yer alan karşılıklılık şartına 1980 askeri darbesinden sonra zaman zaman istisna getirilmiştir. 1984 yılında 3029 sayılı ve 1986 yılında 3268 sayılı, 2003 yılında 4916 sayılı ve 2005 yılında 5444 sayılı kanunlarla bu istisnalar getirilmiştir.

Örneğin Tapu Kanunu’nun 35. m. ve 442 sayılı Köy Kanunu’nun 87. maddesine 1984 yılında 3029 sayılı kanunla birer fıkra eklenerek Bakanlar Kurulu’na karşılıklılık esasının uygulanmayacağı ülkeleri belirleme yetkisi tanınmıştır. O dönemde Bakanlar Kurulu da bu yetkiye dayanarak çıkardığı kararname ile Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Oman Sultanlığı, Bahreyn ve Katar uyruklu gerçek kişilere karşılıklılık aranmadan Türkiye’de taşınmaz edinme olanağı tanımıştır.

Fakat zikrettiğimiz ve Bakanlar Kuruluna karşılıklılık esasının uygulanmayacağı ülkeleri belirleme yetkisi veren bu dört kanununun düzenlemeleri başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Zira Anayasa Mahkemesine göre „Devletlerarası ilişkilerde karşılıklılık esası, devletlerin ülkeleri üzerindeki egemenlik haklarının doğal sonuçlardandır. Devletlerin ilişkilerinde az ya da çok gelişmişlik, nüfus ve toprak büyüklüğü ve öbür niteliklerin nazara alınmaması, bunların birbirlerine eşit oldukları prensibine dayanır. Bir devletin ülkesinde, yabancılara haklar tanınmasının ve bu konuda karşılıklı muamele esasından vazgeçmesinin bir iç hukuk sorunu olduğu görüşü genelde yadsınamaz. Toprak edinme konusundaki mütekabiliyet esasının başka konulardaki mütekabiliyet esasından farklı yönü, devletin, ülke denilen asli maddi unsuruyla olan ilişkisidir. Söz konusu ilişki bu noktada farklı bir düşünce ve hassasiyeti zorunlu kılar. Bu koşullardan herhangi bir nedenle tek taraflı vazgeçmek, Devletler Hususi Hukuku alanında etkisi zaruri eşitlik prensibini benimsememek anlamını taşır. Kaldı ki; bu alanda hakkın süjesi bireylerdir. Kendi vatandaşına yabancı ülkede aynı hakkı sağlamadan, ülkesinde yabancıya hak tanıması kolaylıkla savunulamaz.“

Anayasa Mahkemesi 3029 sayılı Kanunu 13.06.1985 tarihli 1984/14 E., 1985/7 K. sayılı, 3278 sayılı Kanunu 09.10.1986 tarihli 86/18 E. 86/24 D. sayılı, 4916 sayılı Kanunu 14.03.2005 tarihli 2003/70 E., 2005/14 K. sayılı, 5444 sayılı Kanunu 01.04.2007 tarihli 2006/35 E., 2007/48 K. sayılı iptal kararlarında aynı veya benzer gerekçelerle iptal etmiştir. Ancak aynı Anayasa Mahkemesi 2008 yılındaki 5782 sayılı Kanunla 35. maddesindeki karşılıklılık esas ve uygulamasının kaldırılmasını 12.05.2011 tarihli 2008/79 E. 2011/74 K. sayılı kararında Anayasaya aykırı bulmamıştır.

Dolayısıyla yabancı uyruklu mirasçının miras hakkına dayalı taşınmaz mal üzerindeki tasarruf yetkisi mirasbırakanın ölümü tarihindeki kanuni düzenlemelere göre belirleneceğinden ve düzenlemelerde her döneme göre değişenken olduğundan uzman bir hukukçudan yardım alınmasını tavsiye ediyoruz.

Diğer yandan bu dönemde 18.03.1924 tarih ve 442 sayılı Köy Kanununun 87. Maddesinde karşılık olup olmadığına bakılmaksızın yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde arazi ve emlak almaları yasaklanmıştı. Ancak bu yasak 03.07.2003 tarihli 4916 sayılı Kanunun 38. maddesiyle kaldırılmıştır. 18.03.1924 tarih ile 03.07.2003 tarihine kadar ölen mirasbırakanın köy yerlerindeki taşınmaz mallar üzerinde ölüm tarihinde yabancı uyruklu mirasçının miras hakkı olmakla birlikte bu taşınmazı üzerine alamaz.

Lakin burada unutulmaması gereken konu yabancı uyruklu mirasçı bu sınırlamalar sebebiyle miras malı taşınmazı üzerine alamaz ve üzerinde tasarrufta bulunamaz ise de bu miras malından hiçbir şey alamaz anlamına gelmemektedir. Taşınmaz kanunda belirlenen sürelerde (1 yıl veya 2 yıl) yabancı mirasçı tarafından tasfiye edilmesi gerekiyor. Bu sürelerde tasfiye olmaz ise taşınmaz mal T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından tasfiye edilip bedeli yabancı mirasçıya miras payı oranında ödenir.

18.05.2012 tarihi sonrası uygulama 

Yukarıda bahsettiğimiz gibi 2008 yılındaki 5782 sayılı Kanunla 35. maddesindeki karşılıklılık esas ve uygulamasının kaldırılmasını Anayasa Mahkemesi anayasaya aykırı bulmayınca o dönemdeki iktidar tarafından bu karşılılık arama prensibini 18.05.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 02.05.2012 tarihli 6302 sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle Tapu Kanunu’nun 35. Maddesi değiştirilirken tamamen kaldırılmış, sadece Cumhurbaşkanının belirleyeceği ülke vatandaşlarına edindikleri taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanı, özel mülkiyete konu ilçe yüz ölçümünün % 10’unu ve kişi başına ülke genelinde 30 hektarı (1 H= 10.000 m2) geçmemek kaydıyla Türkiye’de taşınmaz mal ve sınırlı ayni hak edinme  hakkı verilmiştir.

Kısacası miras, miras bırakanın ölümü anında açıldığından miras bırakan yabancı olsun Türk vatandaşı olsun yabancı uyruklu mirasçısının taşınmaz mallar yönünden mirasçı sıfatı ile taşınmaz malı devralıp alamayacağı miras bırakanın 2012 yılında kadar vefatı halinde karşılılık esasına göre bu tarihten sonra vefatı halinde ise 2018 yılına kadar Bakanlar Kurulunun, bu tarihten sonra ise Cumhurbaşkanın belirlediği ülke vatandaşı olup olmadığına göre değişecektir.

2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine girinceye kadar Türkiye’de taşınmaz mal edinebilecek ülke vatandaşları yayınlanırken bu tarihten sonra yayınlanmamaktadır. Taşınmaz mal edinemeyecek ülkeler ise Kuzey Kore, Küba ve Güney Kıbrıs Rum Devletidir.  Kanaatimizce bunlara halen yürürlükte olan 28.05.1927 tarihli ve 1062 sayılı kanun gereğince Suriye vatandaşları da dahildir.

Buna rağmen  Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yayınladığı işlem rehberindeki bilgilere göre 184 ülke vatandaşları karşılıklılık esası aranmadan fakat Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleriyle stratejik güvenli bölge ilanına ilişkin kanuni sınırlamalara uyularak Türkiye’de ilçe yüz ölçümünün % 10’unu ve kişi başına ülke genelinde 30 hektarı geçmemek kaydıyla taşınmaz mal edinebildiklerinden bu 184 ülke vatandaşları 18.05.2012 tarihinden sonra vefat eden mirasbırakanlarına mirasçı olup miras yolu ile taşınmazlara malik olabilirler.

Bu açıdan bakıldığında Birleşmiş Milletler Teşkilatına üye 193 ülke olduğu nazara alınırsa hemen hemen dünyadaki tüm ülkelerin vatandaşları için bu yol açılmıştır diyebiliriz.

Şerif YILMAZ/ Türk Hukuku Avukatı

NOT: Hangi ülkede olursanız olun ücrete tabi ön ödemeli danışma randevusu için bizlerle hafta içi 10.00-17.00 Almanya mesai saatleri içerisinde +49 1522 4444405 nolu cep (WhatsApp) numarasından ulaşabilir veya web sayfamızdaki diğer iletişim yollarından irtibat kurabilirsiniz.

***Makalenin tüm hakları Av. Şerif Yılmaz’a aittir. Bu nedenle izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması yasaktır. Ancak link verilerek ve isim belirtilerek makaleden alıntı yapılabilir.

YABANCI UYRUKLULAR TÜRKİYE’DEKİ MALA MİRASÇI OLABİLİRLER Mİ?  Video için lütfen tıklayınız!

Cookie Consent mit Real Cookie Banner